Ben üniversiteleri yüksek düzeyde eğitim veren, bilimsel araştırmalar yapan, bilimsel yayınlarla ülkemizin ve insanlığın geleceğine ışık tutan, bilimsel özerkliğe sahip kurumlar olarak biliyordum.
Ne var ki Eskişehir’de, özellikle de Anadolu Üniversitesi’nin yeni rektörü sayesinde bu düşüncemden kısa sürede sıyrıldım.
Adam profesör ve bir de iletişimci. Ancak tavırları ve söylemleri her ikisine de yakışmıyor.
Profesör olan birisi akademik bilgeliğini konuşturur ve o bilgelikle herkesi susturur. Ancak bunu yaparken iletişim diline özellikle dikkat eder. Sahip olduğu potansiyele güvenir ve kimseyi aşağılamaya, küçük düşürmeye kalkışmaz. İki de bir üslup sorunu yaşamaz.
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Adana doğumlu. Olsun, orası da bizim memleketimiz, bizim canımız. Bizim şehrimizde üniversitelerimizden birinde şehrimizi güzelce temsil edecek şekilde rektörlük yaptığı sürece biz kimseyi ötelemeyiz, bağrımıza basar ve nereye giderse gitsin onu onurlandırmaya devam ederiz. Bakınız şu an Bursa Valisi olan, şehrimizin eski valisi Sayın Erol Ayyıldız!
Ancak kendileri Anadolu Üniversitesi rektörü olarak şehrimize geldiği günden beri bu şehrin evlatlarını öteleyip duruyor, şehrin medyasına demediği lafı bırakmıyor.
Eskişehir’den Haberler dijital nüshasında kendisi ile ilgili son dönemlerde iki üç habere rast geldim.
Birisinde anlatıldığına göre Eskişehir’in evladı olan Genel Sekreteri Süleyman Ekşi’yi görevden alıyor. Tamam alabilir. Yerine bu şehrin evlatlarından bir başkası ile devam edebilir. Ama o devam etmiyor. Ne yapıyor? Eskişehir’de o makama layık kimse yokmuş gibi gidiyor şehir dışından Abdullah Ecevit Öksüz isimli birini getiriyor ve o makama oturtuyor. Getirdiği kişi de Eskişehirli değil. Ha, bu şehirde o makama layık kimseyi bulamazsın gider ithal edersin, anlarım ama öyle bir durum da söz konusu değil. Hepimiz de biliyoruz ki o makamın hakkını Abdullah Ecevit Öksüz’den daha iyi verecek yüzlerce isim var.
Neyse, yetmiyor rektörümüz bu sefer de Eskişehir eski Milletvekili Prof. Dr. Naci Avcı’ya ilk dersi yaptırdığı için eleştirilerde bulunan şehrimizin müstesna bir yayın organını sosyal medyasından azarlıyor, haddini bildirmeye kalkışıyor. Tabi bunu yapınca karşılığını da bir güzel alıyor. Adeta kendisine ders veriliyor.
Bu da yetmiyor, üniversite personelinin bankalarla yürütülen promosyon görüşmelerinde elde edilen rakamın daha da iyileştirilebileceğini düşünen ve bunu dile getiren sendika temsilcilerini “utanmadan sıkılmadan üniversite kapısında açıklama yapmakla, sosyal medyadan çamur atmakla, iyi niyetten yoksun olmakla” suçluyor.
Yani üniversite rektörünün ağırlığını taşımıyor da birilerine had bildirme peşinde koşuyor. Akademisyenliğin saygınlığına gölge düşürdüğü yetmiyor bir de şehrimizin en müstesna üniversitesini yöneten isim olarak üniversitemizi ve şehrimizi temsil edecek üslup ve tavırdan uzak bir tablo çiziyor.
Tamam, Eskişehirli değil, öğrenci olarak geldiği yıllarda şehrimizde hoşuna gitmeyen anıları da olmuş olabilir. Ama ne olursa olsun, bilimsel çalışmalarla yükseltmesi gereken bir üniversiteyi üslubuyla küçültemez, küçük düşüremez. Hem başında bulunduğu üniversiteyi hem de şehrimizi, kendisinden gurur duyacağımız şekilde temsil etmek zorundadır.
Bu yazımı okuduğu zaman şöyle bir düşündüğünde bana hak vereceğinden eminim. Çünkü son zamanlardaki üslubu bana yakışır ama Anadolu Üniversitesi rektörü bir profesöre yakışmaz!