![]() |
Tweet |
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muzaffer Metintaş, dünya genelinde erkeklerde en sık görülen kanser türü olan akciğer kanseri hakkında önemli bilgiler verdi. Akciğer kanserinin kadınlarda meme kanseri sonrası 2’nci sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. Metintaş, aynı zamanda yaklaşık 20 milyon kanser hastasının yüzde 10’luk kesiminden fazlasını etkilediğini ifade etti. Ayrıca, akciğer kanserinin ortaya çıkış ve gelişim itibarıyla kompleks bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Metintaş, "Bir insanda akciğer kanserinin ortaya çıkması için 2 gereklilik yerine gelmiş olmalıdır. İlki, insanın genetik taşınma olarak kanser yapıcı hücrelere dönüşmeye eğilimli hücrelere sahip olması. İkincisi, çevresel/dış ortam kaynaklı kanserojen maddelerle nefes yoluyla temas" dedi.
"Normalden farklı hücreler kansere kaynaklık oluşturabilirler"
Akciğer kanseri olmak için öncelikle genetik yapıda, dış ortamdaki çeşitli kanser yapma-kanser başlatma yeteneğine sahip maddelerle temas edildiğinde mutasyon/değişime uğrayacak hücreler taşıyor olmak gerektiğini, sonra da yaşanılan ortamda kanser yapıcı (kanserojen) maddelerle temas etmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Metintaş "Bu maddeler, konu ettiğimiz hücreler ile temas ettiklerinde onların üzerinde mutasyon yaparak, onları değiştirip, farklılaştırırlar, onlar da atipik hücreler haline dönüşürler, yapıları ve bölünme/çoğalma hızları değişir, nihayet ortaya çıkarak çoğalan atipik, normalden farklı hücreler kansere kaynaklık oluşturabilirler" diye konuştu.
"Alınabilecek tek önlem çevresel faktörleri azaltmak"
Yaklaşık 20 yıl sürebilen bu seyre ’gen-çevre etkileşimi’ denildiğini aktaran Prof. Dr. Metintaş, genetik faktörler değiştirilemeyeceği için alınabilecek en ciddi önlemin çevresel faktörleri ortadan kaldırmak olduğunu ifade etti. Alınabilecek önlemlere değinen Prof. Dr. Metintaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kanserojen maddelerden uzak durmak gerekir. Örneğin, sigaradan mutlaka uzak durulmalıdır. Bazı kişiler, ’Babam 70 sene içti, 90 yaşında öldü’ diyorlar. Doğru, yukarıda anlattığım gen-çevre etkileşimi sigara içenlerin yüzde 15’inde akciğer kanseri gelişmesine yol açar ama bu yüksek bir oran değil mi? Ayrıca, iş yerlerinde de kanserojen madde teması muhtemel ise, iş güvenliği önlemlerine çok dikkat etmek gerekir. Çünkü iş yerlerinde kanserojen teması akciğer kanserinin ikinci önemli nedenidir."
"Hava kirliliği de önemli bir etken"
Yaşanılan kentin hava kirliliği seviyesinin de akciğer kanseri için dikkate alınması gereken bir diğer husus olduğunun altını çizen Prof. Dr. Metintaş, havada esas kirliliğe yol açan ve akciğerlerimizin uç noktalarına kadar girebilen partiküllerin içinde asbest lifleri tespit edildiğini anlattı. Bu partiküllerin diğer kanserojenleri de taşıyabildiğini belirterek akciğer kanserinin sigaradan bağımsız olarak tüm kanserler içinde 7’nci sıraya yükseldiğini kaydetti. Ayrıca, nedensellik ilişkisi ortadan kaldırılabilirse akciğer kanserinin büyük oranda önemini kaybedeceğini ve aslında ’önlenebilir bir kanser’ olduğunu dile getirdi.
"Akciğer kanserinde radikal tedaviler mümkün"
Günümüz tıp teknolojileriyle teşhis sürecinin hızlı, kolay ve detaylı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Metintaş, "Tedavide de yapılacak çok çok iş var. Artık akciğer kanserinde birçok hastada radikal tedavi mümkün. Hastanelerimizde bu imkanların tamamı var. Cerrahi yeni uygulamalar, artan radyoterapi seçenekleri, yan etkileri kontrol edilmiş kemoterapi, hedefe yönelik tedavi ilaçları (akıllı ilaçlar) ve immünoterapi. Dahası yeni lokal tedavi seçenekleri ve ömrü uzatan destek tedaviler mevcut. Tedavilerin yan etkilerini önleyen, azaltan tedavi seçenekleri de var" diye belirtti.